luni, 22 noiembrie 2010

Ezginin Günlüğü - 1980



1980

Sigaramın dumanına sarsam saklasam seni
Gitme gitme gittiğin yollardan dönülmez geri
Gitme gitme el olursun sevdiğim incitir beni

Yokluğun ah yol yol olsa uzasa unutmam seni
Gitme gitme gittiğin yollardan dönülmez geri
Gitme gitme el olursun sevdiğim incitir beni

Akşam vakti sardı yine hüzünler
Kalbim yangın yeri gel kurtar beni senden
Akşam vakti dolaştım sokaklarda
Yırtık bir afiş seni gördüm duvarda

Sigaramın dumanına sarsam saklasam seni
Yokluğun ah yol yol olsa uzasa unutmam seni
Gitme gitme gittiğin yollardan dönülmez geri
Gitme gitme el olursun sevdiğim incitir beni

(versurile si traducerea in engleza aici)

-duman = fum, ceata
-sarmak = a infasura, a rasuci, a incercui (sarsam = as infasura - conditional prezent, ps.I)
-saklamak = a ascunde (saklasam = as ascunde - cond.prez)
-dönülmez = ireversibil
-geri = final, sfarsit, urmare, inapoi (geri gelmek = a reveni)
-incitmek = a necaji, a rani, a face sa sufere (incitir = raneste - prezent aorist)
-yokluk = absenta
-uzamak = a dura, a tine (uzasa = ar dura - cond.prez.ps III)
-hüzün = tristete, melancolie
-yangın = foc, incendiu
-kurtarmak = a salva
-dolaşmak = a se plimba
-yırtık = ruptura
-duvar = perete

Apartamanımızda kimler oturuyor?

Bizim apartamanımız Fenerbahçe'de. Apartamanımızda 42 daire var. Apartamanımızda çok çocuk var. Küçük çocuklar, büyük çocuklar ve bebekler. Bebekler bazı geceler ağlıyorlar. Hafta sonu apartmanda ve bizim sokakta çok gürültü oluyor, çünkü çocuklar hafta sonu okula gitmiyorlar. Onlar apartmanda ve sokakta oynuyorlar.
Üçüncü katta Yunus Dede ve Nurten Nine oturuyor. Onlar yalnız yaşıyorlar. Onların oğlu Antalya'da oturuyor, çünkü orada çalışıyor. Iki kızları Levent'te oturuyor. Yunus Dede çocukları seviyor, ama bazen çocuklara kızıyor, çünkü o gürültüden hoşlanmıyor. Benim amcam da bizim apartmanda oturuyor. Üç kuzenim var. Onların adları Uğur, Orkun ve Özge. Uğur 22 yaşında üniversiteyi yeni bitirdi. Orkun üniversiteye gidiyor, Özge liseye gidiyor. Çocuklar kuzenlerimi çok seviyorlar, çünkü onlar çocuklarla oynuyorlar.
Benim adım Halit. Çocuklar beni de seviyorlar, çünkü onlarla bazen futbol oynuyoruz. Zemin katta Zeynel Efendi ve ailesi oturuyor. Zeynel Efendi çok yoruluyor. Apartmanda herkese yardım ediyor ve apartmanı temizliyor. Markete gidiyor, herkes için ekmek gazete alıyor.

Vocabular:
-apartaman = bloc
-daire = apartament
-ağlamak = a plange
-
gürültü = galagie
-kat = etaj
-yalnız = singur
-yaşamak = a trai
-kızmak = a se supara
-amca = unchi
-kuzen = var
-bitirmek = a termina (bitmek = a se termina)
-zemin = sol; zemin katı = parter
-yorulmak = a obosi
-herkes = fiecare
-temizlemek = a curata, a face curatenie
-ekmek = paine

Lütfen cevap veriniz:
1. Gece kim
ağlıyor?
2. Sokakta niçin hafta sonu gürültü oluyor?
3. Yunus Dede niçin çocuklara kızıyor?
4. Yunus Dede'nin oğlu nerede oturuyor?


Dört arkadaş

Dün çok canım sıkıldı. Arkadaşlarıma telefon ettim ve üç arkadaşımla buluştuk. Önce bir yere gittik, sohbet ettik. Rauf dün akşam çok geç yattı, çünkü ilginç bir kitap okudu. Şimdi biraz uykusuz. Kitabı bize anlattı. Kitap gerçekten çok ilginç. O kitabı ben de okumak istiyorum. Rauf'tan istedim. Benden sonra Murat da bu kitabı okumak istiyor.
Sonra ben, Rauf, Murat ve Ismail sinemaya gittik. Filmin yarısında sinemadan çıktık, çünkü film güzel değildi. Biraz yürüdük ve mağazaların vitrinlerine baktık. Mağazalarda çok güzel şeyler var, ama biraz pahalı. Genellikle sezon sonunda fiyatlar daha ucuz. Murat bir pantolon, Rauf da bir ayakkabı aldı. Saat altı buçukta ayrıldık ve herkes evine gitti.

Vocabular:
-canı sıkılmak = a se plictisi
-yatmak = a se culca
-ilginç = enteresan
-uykusuz = nedormit, obosit
-anlatmak = a povesti, a relata
-gerçekten = intr-adevar
-yarı = jumatate
-yürümek = a se plimba
-pahalı = scump
-genellikle = genelde = in general
-fiyat = pret
-ucuz = ieftin
-ayakkabı = incaltaminte

Lütfen cevap veriniz:
1. Onlar önce ne yaptılar?
2. Rauf niçin geç yatt
ı?
3. Rauf'un kitab
ını kimler okumak istiyor?
4. Onlar ne zaman sinemadan
çıktılar?
5. Dört arkadaş saat kaçta ayrıldılar?
6. Fiyatlar ne zaman ucuz?
7. Kimler alışveriş yaptı, neler aldı?
Gradele de comparatie ale adjectivelor

Adjectivul are 3 grade de comparatie:
1. pozitiv
2. comparativ
3. superlativ

1. Gradul pozitiv

-arata o insusire, fara sa intervina vreun raport de comparatie

Ex:
-güzel kız
-önemli mektup


2. Gradul comparativ

a. de egalitate

-se formeaza cu:

-kadar (cantitate) = cat
-gibi (calitate) = ca, precum

Ex:
-Ali Metin kadar uzun boyludur.
(Ali e inalt cat Metin)
-Bu kayısı limon gibi ekşidir.
(Aceasta caisa e acra precum lamaia)

b. de superioritate

-numele obiectului cu care se face comparatia sta, de regula, in ablativ, iar adjectivul este insotit de adverbele:

-daha
-daha çok
-daha fazla

Ex:
-Ankara Istanbul'dan daha sakin.
(Ankara e mai linistit decat Istanbulul)

c. de inferioritate

-se realizeaza la fel ca si comparativul de superioritate, insa adverbul este:

-az
-daha az

Ex:
-Ali Ayşe'den daha az çalışkan.
(Ali e mai putin muncitor decat Ayşe)

Obs: Cand apar ambii termeni ai comparatiei, folosirea adverbului "daha" este facultativa.

Ex:
-Kiraz vişineden tatlı / Kiraz vişineden daha tatlı.
(Ciresele sunt mai dulci decat visinele)

Obs: Cand lipseste termenul cu care se face comparatia, folosirea adverbului "daha" este obligatorie.

Ex:
-Kiraz daha tatlı.


3. Gradul superlativ

a. superlativ relativ


-se exprima cu ajutorul lui:

-en = cel/cea mai

Ex:
-Istanbul Türkiye'nin en güzel şehridir.
(Istanbul este cel mai frumos oras al Turciei)

b. superlativ absolut

-se construieste cu ajutorul adverbelor:

-çok = foarte
-pek = foarte
-fevkalâde = extraordinar, fantastic, exceptional
-olağanüstü = extraordinar, exceptional
-harikulâde = minunat, superb, briliant, miraculos

Ex:
-Bu yaz çok sıcaktı.
(Vara asta a fost foarte calduroasa)
-Olağanüstü bir arkadaşım var.
(Am un prieten extraordinar)


Urmariti si acest cuprinzator articol in limba turca despre adjective. Si pentru mai multe explicatii in limba romana urmariti articolul lui Corydalis.

joi, 18 noiembrie 2010

Derya Türkan - Uğur Işık - Nikriz Peşrevi



Dilek Koç - Kızım seni Ali'ye vereyim mi



Kızım seni Ali'ye vereyim mi?
Istemem babacığım istemem,
Onun adı Ali belki de deli
Istemem babacığım istemem.

Kızım seni Yaşar'a vereyim mi?
Istemem babacığım istemem,
Onun adı Yaşar alır beni boşar
Istemem babacığım istemem

Kızım seni Sarhoş'a vereyim mi?
Isterim
babacığım isterim,
Onun adı Sarhoş sever beni pek hoş
Isterim babacığım isterim.

-vermek = a da (vereyim = sa dau - conj. prezent)
-istemek = a vrea (istemem = nu vreau; isterim = vreau - prezentul aorist)
-
babacık = tatic, taticut
-belki = poate, posibil
-deli = nebun
-almak = a lua (alır = el ia - prezent aorist)
-boşmak = a divorta (boşar = divorteaza - prezent aorist)
-sarho
ş = betiv, beat
-sevmek = a iubi (sever = iubeste - prezent aorist)
-pek = foarte
-
hoş = placut, iubit

Cam aceasta sunt versurile aproximative pe care le-am gasit pe net, din mai multe surse, nicaieri negasind versurile exacte ale acestei versiuni (lipseste Bahri, daca am inteles eu bine numele). De asemenea, apar mai multe versiuni, cu alte nume de barbati pe care "
babacığın kızı" ii refuza sau ii accepta :D

Exercitii (Alıştırmalar)

A.
Saat kaç?

1. 08:00

2. 08:35

3. 08:25

4. 05:10

5. 06:15

6. 03:45

7. 02:20

8. 09:50

9. 10:40

10. 11:55


B. Raspundeti la intrebari:


1. La ce ora mananci? Mananc la ora 07:00

2. La ce ora te urci in autobuz? Ma urc in autobuz la 08:10

3. La ce ora iesi de la serviciu? Ies de la serviciu la 06:00

4. La ce ora te intorci acasa? Ma intorc acasa la 06:30

5. La ce ora bei ceaiul? Beau ceaiul la 06:55

6. Cate ore inveti turca pe zi? Pe zi invat 2 ore turca.

7. La ce ora incepe cursul la scoala? La scoala cursul incepe la ora 09.00

8. Prima pauza la ce ora este? Prima pauza e la 09:50

9. La ce ora te duci la cinema? Ma duc la cinema la 14:20

10. La ce ora iti faci dus? Imi fac dus la 07:35




Raspunsuri:


A.

1. Saat sekiz'dir.

2. Saat dokuza yirmi beş var.

3. Saat sekizi yirmi beş geçiyor.

4. Saat beşi on geçiyor.

5. Saat altıyı on beş (çeyrek) geçiyor.

6. Saat dörde on beş (çeyrek) var.

7. Saat ikiyi yirmi geçiyor.

8. Saat ona on var.

9. Saat on bire yirmi var.

10. Saat on ikiye beş var.


B.

1. Saat kaçta yemek yiyorsun? Saat 7'de yemek yiyorum.

2. Saat kaçta otobüse biniyorsun? Saat 8'i 10 geçe otobüse biniyorum.

3. Saat kaçta işten çıkıyorsun? Saat 6'da işten çıkıyorum.

4. Saat kaçta eve dönüyorsun? Saat 6,30'ta eve dönüyorum.

5. Saat kaçta çay içiyorsun? Saat 7'ye 5 kala çay içiyorum.

6. Günde kaç saat Türkçe çalışıyorsun? Günde 2 saat Türkçe çalışıyorum.

7. Okulda ders saat kaçta başlıyor? Okulda ders saat 9'da başlıyor.

8. Birinci teneffüs saat kaçta? Saat 10'a on kala birinci teneffüs.

9. Saat kaçta sinemaya gidiyorsun? Saat 14'ü 20 geçe sinemaya gidiyorum.

10. Saat kaçta duş alıyorsun? Saat 8'e 25 kala duş alıyorum.

Ceasul

1.

A. Saat kaç? = Cat este ceasul?

-Cat este ora / ceasul? = Saat kaç (-tır) ?
-Este ora 8 = Saat 8'dir.
-Este ora 3:30 = Saat 3,30 (-tur) /(buçuk = jumatate de ceas) (Saat üç buçuk).
-Observam ca, atunci cand e vorba de o ora fixa sau de jumatate de ora, se foloseste in acest caz sufixul predicativ de persoana a III-a sg la prezent.

B. Saat kaçta? = La ce ora?

-La ce ora vii? = Saat kaçta geliyorsun?
-Vin la ora 9 = Saat 9'da geliyorum.
-Vin la ora 9:30 = Saat 9,30'ta geliyorum.
-La ce ora va intalniti? = Saat kaçta buluşuyorsunuz?
-Ne intalnim la ora 3 = Saat 3'te buluşuyoruz.
-In acest caz, prepozitia "la" din romana se reda prin cazul locativ, atunci cand e vorba tot de o ora fixa sau de jumatate de ora.

2.

A. Saat kaç? = Cat e ora? (SI)

-Saat kaç? = Cat este ceasul?
-Este ora 7 si 10 = Saat 7'yi 10 (dakika) geçiyor.
-Este ora 4:20 = Saat 4'ü 20 geçiyor.
-Este ora 4 si un sfert = Saat dördü on beş (dakika) / çeyrek (sfert) geçiyor.
-Cand e vorba de prima jumatate peste (4 si 10, 5 si 20 de minute, 3 si 5, etc), numeralul care indica ora sta in acuzativ, cel care indica minutele sta in absolut, iar predicatul propozitiei este "geçiyor" (de la verbul geçmek = a trece)

B. Saat kaçta? = La ce ora? (SI)

-La ce ora vii? = Saat kaçta geliyorsun?
-Vin la ora 6:20 (6 si 20) = Saat 6' 20 (dakika) geçe geliyorum.
-La ce ora ati vorbit? = Saat kaçta konuştunuz?
-Am vorbit la 10:05 (10 si 5)= Saat 10'u beş geçe konuştuk.
-Pentru a reda "la ora" se foloseste "geçe".

3.

A.
Saat kaç? = Cat e ceasul? (FARA)

-Saat kaç? = Cat e ceasul?
-Este 4:55 (5 fara 5) = Saat 5'e 5 (dakika) var. / Saat 5'e 5 (dakika) kalıyor.
-Este 8:45 (9 fara un sfert) = Saat 9'a çeyrek (on beş dakika) var / kalıyor.
-Cand se exprima jumatatea de ora fara, numeralul care indica ora va sta in dativ, cel care indica minutele sta in absolut, iar predicatul propozitiei este "var" (mai rar "kalıyor", de la verbul kalmak = a ramane).

B. Saat kaçta? = La ce ora? (FARA)

-Saat kaçta eve girdiniz? = La ce ora ati intrat in casa?
-Am intrat in casa la ora 01:45 (2 fara un sfert) = Saat 2'ye çeyrek kala eve girdik.
-Saat kaçta telefon çaldı? = La ce ora a sunat telefonul?
-Telefonul a sunat la 02:35 (3 fara 25) = Saat 3'e 25 (dakika) kala telefon çaldı.
-Saat kaçta işe gidiyorsun? = La ce ora pleci la serviciu?
-Plec la serviciu la 10:50 (11 fara 10) = Saat on bire on (dakika) kala işe gidiyorum.
-Saat kaçta buluşuyorsunuz? = La ce ora va intalniti?
-Ne intalnim la 04:55 (5 fara 5) = Saat 5'e 5 (dakika) kala buluşuyoruz.
-Pentru a reda "saat kaçta" (la ce ora?), fiind vorba de jumatatea de ora fara, se foloseste "kala".

Pentru mai multe explicatii consultati si articolul despre exprimarea orei a lui corydalis.
Sufixul -lık

Pentru a respecta armonia vocalica, se vor folosi urmatoarele variante:

-lık
-lik
-luk
-lük

Acest sufix, atasat unor cuvinte, formeaza substantive.

Exemple:

-tuz (sare) + luk = tuzluk (solnita)
-mutlu (fericit) + luk = mutluluk (fericire)
-akraba (ruda) + lık = akrabalık (rudenie)
-kalem (pix) + lik = kalemlik (penar)
-söz (cuvant) + lük = sözlük (dictionar)
-çöp (gunoi) + lük = çöplük (cos de gunoi)
-çocuk (copil) + luk = çocukluk (copilarie)
-arkadaş (prieten) + lık = arkadaşlık (prietenie)
-yol (drum) + cu = yolcu (calator) + luk = yolculuk (calatorie)
Linkuri utile 6

Acest site contine foarte multe linkuri utile (gramatica limbii turce, carti, audio, cursuri si nu numai).

Iar acest site contine alte foarte multe linkuri utile despre harti, stiri, vacante in Turcia, gastronomie, starea vremii, pisici, covoare turcesti, sport, muzica, politica, religie, biblioteca, literatura, tv, concerte, expozitii, filme in Turcia, arta si cultura s.a.m.d.

luni, 15 noiembrie 2010

vineri, 12 noiembrie 2010


Reforma alfabetului turc


Cu siguranta toti stiti ca acest alfabet al limbii turce, pe care il invatam noi acum, exista sub aceasta forma doar din anul 1928, an in care a avut loc reforma alfabetului turcesc, aplicata de Atatürk. Alfabetul arab, folosit de mai bine de 1000 de ani, a fost abandonat in favoarea noului alfabet latin-turc.

Schimbarea alfabetului era una dintre componentele principale ale reformei limbii in tanara Republica Turcia a anilor 1920. In timpul Imperiului Otoman limba oficiala era turca otomana, un amestec intre araba, persana si turca. De-a lungul existentei imperiului, intelectualii au imprumutat nu numai cuvinte din araba si persana, ci si expresii si structuri sintactice pe care le-au incorporat limbii turce. Aceasta limba, care nu era scrisa si vorbita decat de elita otomana, era aproape in totalitate de neinteles de restul populatiei turcesti din vremea aceea. Astfel, limba turca ramasese limba saracilor si a analfabetilor. Contestarea turcii otomane, amestec a trei limbi (araba, persana si turca) s-a manifestat in timpul perioadei numita Tanzimat in a doua jumatate a secolului al XIX-lea prin vocile intelectualilor modernisti. Acestia criticau in special alfabetul, deoarece limba scrisa nu corespundea exact sunetelor turcesti. In consecinta, erau obligati sa recurga la o combinatie de semne pentru a reda sunetele turcesti.
Astfel, odata cu proclamarea Republicii Turcia in 1923, una dintre prioritatile fondatorului ei, Mustafa Kemal Atatürk (1881-1938) a fost reforma limbii turce. Pentru asta trebuia, pe de o parte, sa purifice limba turca de toate imprumuturile, atat lexicale, cat si gramaticale, si pe de alta parte, sa schimbe alfabetul. Prin inlocuirea alfabetului arab cu unul latin-turc Atatürk voia "sa separe Turcia de radacinile islamice si sa faciliteze comunicarea cotidiana cu lumea occidentala" (Lewis, 1999 : 27). Reforma a inceput in mai 1928 si, datorita unei adeziuni nationale la aceasta cauza, alfabetul arab a fost inlocuit de alfabetul latin-turc in noiembrie 1928, devenind obligatoriu incepand cu 1 ianuarie 1929.


Primul intelectual care a abordat problema alfabetului arab in timpul Imperiului Otoman a fost ministrul otoman Antepli Münif Pacha(1830-1910). O a doua incercare de modificare a literelor arabesti a venit din partea poetului si politicianului azer Mirza Feth-Ali (1812-1878) care, in 1863, la Istanbul, a propus adaugarea a noi litere pentru a nota vocalele turcesti, ca mai apoi sa propuna literele latine. Insa aceasta propunere nu a fost acceptata, din cauza dificultatii evidente a executarii ei si din cauza unui evident risc de a uita invataturile islamice din trecut. Insa multe scoli se deschisesera in acea perioada, iar profesorii gandeau ca nu e necesar sa-l inveti versete din Coran pe copilul turc, ci mai degraba sa-i oferi o educatie moderna, cu un alfabet facil. Astfel, a inceput sa ia nastere ideea unui nou sistem de scriere bazat pe limba latina in scopul educatiei.
Tot in aceasta perioada s-a dezvoltat si jurnalismul. Ziarele, care constituiau o modalitate de informatie generala si de propagare a ideilor politice, trebuiau sa utilizeze o limba care sa fie inteleasa de intregul popor. Se voia simplificarea limbii, astfel incat sa se reduca distanta dintre turca otomana scrisa si turca vorbita de popor.
In acelasi timp, alfabetul latin devenea un sistem universal de scriere, iar Imperiul Otoman, care era in contact cu tarile Europei occidentale, era obligat sa-l utilizeze, intr-o oarecare masura, in corespondente si telegrame. De altfel, telegrama a ajuns la Istanbul in 1855 si doar alfabetul latin era utilizat pentru acest tip de mesaj. Astfel, timp de 70 de ani inainte de reforma alfabetului, literele latine erau deja utilizate de ministerele Imperiului.

Inainte de aceasta reforma, insusi Atatürk utiliza, in corespondetele sale, literele latinesti pentru ortografierea sunetelor turcesti. In timp ce era atasat militar la Sofia, putin inainte de Primul Razboi Mondial, Atatürk a corespondat in limba turca cu prietena lui din Istanbul, Corinne, scriindu-i cu ajutorul literelor frantuzesti. Aceasta este o parte din scrisoarea datata 13 mai 1914: "Dunya inssanlar idjin bir dari imtihandir. Imtihan idilène inssanin hère çualé moudlaka pèke rnouvafike djévabe vermessi mumqune olmaya bilire. Fékate duchunmélidir qui heuquurne djévablarin héiéti oumoumiyéssindène hassil olan mouhassalaya gueuré virilir." Iar transcrierea moderna arata astfel: "Dünya insanlar için bir dar-i imtihandir. Imtihan edilen insanın her suale mutlaka pek muvafık cevap vermesi mümkün olmayabilir. Fakat düşünmelidir ki, hüküm, cevapların heyet-i umumiyesinden hasıl olan muhassalaya göre verilir." (Pentru oameni, pamantul este un loc de examen. E posibil ca aproape fiecare om sa nu poata da un raspuns potrivit fiecarei intrebari. Dar trebuie sa se gandeasca ca verdictul este dat conform rezultatului obtinut din totalitatea raspunsurilor" (traducere aproximativa din franceza).

In acest context, albanezii musulmani ai Imperiului au fost primii care au optat pentru alfabetul latin. Lexicograful Şemseddin Sami si fratele lui Abdül Bey au creat un alfabet compus din 36 de litere latine si grecesti, care transcriau perfect limba lor materna, albaneza. Acest alfabet era numit A-be-ya, dupa primele 3 litere. In 29 ianuarie 1910, Hüseyin Cahit (Yalçın), redactorul unui ziar cunoscut, recomanda initiativa lor, declarand ca turcii ar face foarte bine sa urmeze exemplul albanezilor. Unii au trecut de la teorie la practica, cu incercari de adaptare a alfabetului latin, altii au propus modificari ale alfabetului arab, pentru a-l adapta mai bine limbii turce. Dar toate aceste incercari au ramas nefinalizate pana la proclamarea Republicii.

In perioada ce a precedat proclamarea Republicii, numarul intelectualilor ce propagau necesitatea trecerii la alfabetul latin a crescut. Era o dovada de curaj, in conditiile in care, pe de o parte, se opuneau gandirii conform careia literele arabesti erau trimise de Dumnezeu si ca a scrie si a citi cu aceste litere era o necesitatea religioasa, iar pe de alta parte, daca literele latine erau acceptate, ar avea loc bulversarea stiintei si culturii islamice si ruperea legaturilor cu trecutul. Intre 1924 si 1927 dezbaterea pe tema alfabetului a continuat, insa fara niciun rezultat concret. Singura idee impartita de majoritate era ca scrierea araba era principala cauza a analfabetismului.
In anul 1928, presedintele Republicii Turcia, Mustafa Kemal Atatürk, isi consacra toata energia in acest scop. El constituie o "comisie lingvistica" (Dil encümeni), divizata in doua grupe: prima se ocupa de scriere, iar a doua de reforma lexicala si gramaticala. Aceasta a studiat alfabetele mai multor limbi, precum: franceza, germana, engleza, italiana si maghiara. Noul alfabet, sub forma in care-l vedem azi, s-a raspandit in toata tara prin ziare, administratii si scoli.
In realitate, obiectivul lui Atatürk era sa creeze un stat nou, o natiune noua, o patrie noua si un nou alfabet. Alfabetul latin-turc era singurul predat in scoli incepand cu toamna lui 1929, cunostintele despre vechea scriere disparand treptat. De altfel, incepand din septembrie 1929, araba si persana au incetat sa fie predate in scoli ca si limbi straine.
Nu numai in Turcia a avut loc aceasta reforma, si alte popoare turcice adoptand un nou alfabet, precum azerii, uzbecii, turcmenii, kazahii, kirghizii.


Scrierea cu alfabet latin a fost prima etapa prin care s-a rupt noua natiune de trecutul sau otoman si islamic, avand in vedere ca acest lucru era considerat cauza subdezvoltarii ei. Lectura imediata a cuvintelor, chiar si a celor ignorate, si suprimarea dificultatilor ortografiei otomane, au facilitat eliminarea masiva a analfabetismului populatiei. Rata analfabetismului a scazut de la 80% in 1923, la 30% in 1980 si la 18% in 1998.

"Dintre toate reformele promulgate de Atatürk cu scopul de a occidentaliza Republica Turcia, reforma alfabetului si reforma limbii sunt probabil - avand in vedere situatia de azi, la 70 de ani dupa lansarea reformelor- cele care pot fi considerate cele mai reusite." (Brendemoen, 1998 : 242).

Intreg articolul in limba franceza il gasiti aici. De asemenea, daca doriti sa vedeti cum arata limba turca scrisa cu alfabet arab si transcrisa cu alfabet latin, rasfoiti aceasta gramatica din anul 1854.

Postpozitia BAŞKA

=in afara de (cere Ablativul)
=alt, alta

Ex:

-Etmekten başka, tuz da aldılar.
(In afara de paine, au luat si sare)
-Benden başka sevgilin var mı?
(In afara de mine mai ai alta iubita?)
-Sizden başka, o da geliyor.
(In afara de voi, vine si ea)
-Asya'dan başka, kimse yok.
(In afara de Asya, nu mai e nimeni)
-Ali ismim değil, başkadır.
(Ali nu e numele meu, este altul)
-Başka bir araba almak istiyorum.
(Vreau sa-mi iau o alta masina)
-Başka bir arkadaşla konuştum.
(Am vorbit cu un alt prieten)

marți, 9 noiembrie 2010

Göksel - Ayrılık Günü




Ayrılık Günü

Kalbimde bir yaranın izi kaldı sevgilim
Aşkımızda ellerin gözü kaldı sevgilim
Gönlümün baharında solmayan bir çiçektin
Yalancı şu dünyada sen herşeyden gerçektin

Ayrılık ayrılık günü bugün
Ayrılık ayrılık günü bugün

Bugün ayrılık günü dökülsün gözyaşımız
Fani dünyaya döndü gerçek olan aşkımız
Sevilmeden sevilmez kuru ağaç eğilmez
Kalp allah yapısıdır kalbe asla değilmez

(versuri de aici)

-kalp = inima (kalp + im + de = kalbimde = in inima mea)
-yara = rana (yara + nın = yaranın = a ranii)
-iz = urma (iz + i = izi = urma (ranii) )
-kalmak = a ramane (kal + dı = kaldı = a ramas)
-sevgili = iubit (sevgili + m = sevgilim = iubitul meu)
-aşk = iubire, dragoste (aşk + ımız + da = aşkımızda = in dragostea noastra)
-el = mana (el + ler + in = ellerin = ale mainilor)
-göz = ochi (göz + ü = gözü = ochiul (mainilor) )
-gönlü = inima (gönlü + m + ün = gönlümün = a inimii mele)
-bahar = primavara (bahar + ı + n + da = baharında = in primavara (inimii) )
-solmak = a pali, a se decolora (sol + ma (sufixul negatiei) + y + an = solmayan - aici banuiesc ca e vorba de un participiu la prezent = nepalit, nedecolorat)
-dünya = lume (dünya + da = dünyada = in lume)
-gerçek = real, adevarat (gerçek + tin = gerçektin = ai fost real)
-ayrılık = despartire (ayrı = despartit, separat + lık = ayrılık = despartire, separare)
-dökülmek = a se revarsa, a se raspandi (dökül + sün = dökülsün = sa se reverse)
-gözyaşı = lacrima (gözyaşı + mız = gözyaşımız = lacrima noastra)
-fani = efemer, trecator, muritor, perisabil
-dönmek = a se intoarce (dön + dü = s-a intors)
-olan = lucru
-sevilmek = a fi iubit (sevil + mez = sevilmez - banuiesc ca e vorba de prezentul aorist la negativ, ps. a III-a sg = nu este iubit)
-kuru = arid, sec
-ağaç = copac
-eğilmek = a se apleca, a se inclina, a se indoi, a se incovoia (eğil + mez = eğilmez = nu se indoaie)
-yapı = constructie, edificiu, structura (yapı + sı + dır = yapısıdır = e constructia lui)
-asla = niciodata

Aici s-a dorit a fi analiza gramaticala pe text :D Mie mi se pare fascinant sa despart cuvantul in o mie de parti si sa-l analizez, descoperind atatea sensuri. Auditie placuta va doresc!

Exercitii (Alıştırmalar)

A. Traduceti in limba turca:


1. Am mancat? Nu, nu ai mancat.

2. Ai vorbit? Da, am vorbit.

3. L-ati vazut? Nu, nu l-am vazut.

4. Ne-am gandit? Da, v-ati gandit.

5. Ati luat bilet? Nu, nu am luat.

6. Ea a vazut filmul? Nu, nu l-a vazut.

7. Ai dansat mult? Da, am dansat foarte mult.

8. Ei au jucat carti? Da, au jucat carti.

9. Ai inteles? Nu, nu am inteles.

10. A telefonat? Nu, nu a telefonat.


B. Completati cu sufixele potrivite:


1. Ben dün iki saat kitap oku...

2. O eskiden Türkçe öğren...

3. Biz dün akşam Antalya'dan trenle gel...

4. Çocuklar dün akşam çok geç yat...

5. Siz dün sabah niçin kahvaltı yapma... ?

6. Sen bir saat önce nereden telefon et... ?

7. Ben geçen yaz hiç çalışma...

8. Ahmet bir gün Izmir'e git...

9. Siz geçen ders bu dilbilgisini öğren... ?

10. Ben geçen hafta arkadaşıma git...



Rezolvare:


A.

1. Ben yemek yedim mi? Hayır, sen yemedin.

2. Sen konuştun mu? Evet, konuştum.

3. Siz onu gördünüz mü? Hayır, onu görmedik.

4. Biz düşündük mü? Evet, düşündünüz.

5. Siz bilet aldınız? Hayır,
bilet almadık.
6. O film seyretti mi? Hayır, seyretmedi.

7. Sen çok dans ettin mi? Evet, çok dans ettim.

8. Onlar kart oynadılar mı? Evet, kart oynadılar.

9. Sen anladın mı? Hayır, anlamadım.

10. O telefon etti? Hayır, telefon etmedi.


B.

1. Ben dün iki saat kitap okudum.

2. O eskiden Türkçe öğrendi.

3. Biz dün akşam Antalya'dan trenle geldik.

4. Çocuklar dün akşam çok geç yattılar.

5. Siz dün sabah niçin kahvaltı yapmadınız ?

6. Sen bir saat önce nereden telefon ettin ?

7. Ben geçen yaz hiç çalışmadım.

8. Ahmet bir gün Izmir'e gitti.

9. Siz geçen ders bu dilbilgisini öğrendiniz mi ?

10. Ben geçen hafta arkadaşıma gittim.

sâmbătă, 6 noiembrie 2010


Arkadaşım

Benim adım Nilay, Yeşim adında bir arkadaşım var. Adı kendi de çok güzel. O uzun boylu. Saçları sarı, gözleri ela. Bizim eve çok yakın oturuyor.
Yeşim Selçuk Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi'nden bu sene mezun oldu. Yaklaşık 6 aydır iş arıyor. Iş bulmak çok zor.
Onun annesi, babası ve iki kardeşi var. Babası öğretmendir. Annesi bir bankada memur olarak çalışıyor. Kız kardeşi, liseye, erkek kardeşi de ortaokula gidiyor. O şimdi evde oturuyor, gazete ilanlarına bakıyor, ev işlerinde annesine yardım ediyor.
Dün akşam bizim evde kaldı. Sabaha kadar sohbet ettik ve çok gülüp eğlendik. Babam çok kızdı "Artık yatın" dedi. Biz de alçak sesle konuştuk.
Yeşim'i çok seviyorum. O şimdi nişanlı. Yakında evleniyor. Hem üzülüyorum hem seviniyorum. Üzülüyorum çünkü Kıbrıs'a gelin gidiyor. Seviniyorum çünkü o çok mutlu.

Vocabular:

-mezun olmak = a absolvi
-yaklaşık = aproximativ
-ilan = anunt
-kalmak = a ramane
-evlenmek = a se casatori
-hem = si, de asemenea
-üzülmek = a regreta
-sevinmek = a se bucura
-Kıbrıs = Cipru
-sohbet etmek = a discuta
-gülüp eğlenmek = a se amuza, a se distra
-kızmak = a se supara
-alçak = jos
-nişanlı = logodit


Yaşlılık

Merhaba, benim adım Özcan. Öğrenciyim. Bugün çok yorgunum ve hastayım. Okula gitmedim. Geçen hafta sonu Izmir'e gittim. Hava çok soğuktu. Sabahtan akşama kadar yağmur yağdı. Benim de şemsiyem yoktu. Çok ıslandım.
Bügün hava güzel. Şimdi penceremden dışarıya bakıyorum. Insanları seyrediyorum. Çocuklar koşuyorlar, oynuyorlar. Gençler kahvenin önünde oturuyorlar, sohbet ediyorlar. Bazen yoldan yaşlı dedeler ve nineler geçiyor. Ellerinde pazar çantaları ve bastonları yavaş yavaş yürüyorlar.
Ben yaşlı insanları çok seviyorum. Çünkü benim de bir yaşlı dedem var. O bizimle yaşamıyor, köyde yaşıyor. Ben her yaz dedemi ziyaret ediyorum. Ona bahçe işlerinde yardım ediyorum. Birgün biz de yaşlanacağız. Gelecek biziz, geçmiş onlar. Geçmiş geleceğin bahçesidir.
Bütün insanlara bir mesajım var. "Yaşlıları sevin, onlara yardım edin, lütfen bahçenin güllerini soldurmayın".

Vocabular:

-yaşlılık = batranete
-yağmur yağmak = a ploua
-şemsiye = umbrela
-ıslanmak = a se uda, a se umezi
-yürümek = a se plimba
-yaşlanmak = a imbatrani
-gelecek = viitor
-geçmiş = trecut
-soldurmak = a ofili

Aşağıdaki sorulara cevap veriniz:

1. Özcan ne iş yapıyor, okula niçin gitmedi?
2. Özcan o gün pencereden kimleri görüyor ve bu insanlar neler yapıyorlar?
3. Özcan yaşlı insanları seviyor mu, neden?
4. Özcan'ın dedesi nerede yaşıyor?
5. Özcan'ın mesajı nedir?
Timpul trecut determinat

Se reda cu ajutorul sufixelor:

sg.


ps. I: -dım, -dim, -dum, -düm

ps. a II-a: -dın, -din, -dun, -dün

ps. a III-a: -, -di, -du, -


pl.


ps. I: -dık, -dik, -duk, -dük

ps. a II-a: -dınız, -diniz, -dunuz, -dünüz

ps. a III-a: -dılar, -diler, -dular, -düler


Ex
: anlamak = a intelege
-anladım = am inteles
-anladın = ai inteles
-anla = a inteles
-anladık = am inteles
-anladınız = ati inteles
-anladılar = au inteles

-p, ç, t, k, f, s, ş, h -> d > t

Ex: içmek = a bea
-içtim = am baut
-içtin = ai baut
-içti = a baut
-içtik = am baut
-içtiniz = ati baut
-içtiler = au baut

Forma negativa

-radacina verbala + sufixul negatiei + sufixul personal predicativ

Ex: konuşmak = a vorbi
-konuşmadım = nu am vorbit
-konuşmadın = nu ai vorbit
-konuşma = nu a vorbit
-konuşmadık = nu am vorbit
-konuşmadınız = nu ati vorbit
-konuşmadılar = nu au vorbit


Forma interogativa

-radacina verbala + sufixul personal predicativ + particula interogativa

Ex: özlemek = a-i fi dor
-özledim mi? = mi-a fost dor?
-özledin mi? = ti-a fost dor?
-özledi mi? = i-a fost dor?
-özledik mi? = ne-a fost dor?
-özlediniz mi? = v-a fost dor?
-özlediler mi? = le-a fost dor?


Forma interogativ-negativa

-radacina verbala + sufixul negatiei + sufixul personal predicativ + particula interogativa

Ex: susmak = a tacea
-susmadım ? = nu am tacut?
-susmadın mı? = nu ai tacut?
-susmadı mı? = nu a tacut?
-susmadık mı? = nu am tacut?
-susmadınız mı? = nu ati tacut?
-susmadılar mı? = nu au tacut?

vineri, 5 noiembrie 2010

Mutluluk - Fericire

Recomand acest film emotionant despre crima de onoare, dragoste si iertare.
Tanara Meryem (Özgü Namal) este violata si, pierzandu-si astfel castitatea, este considerata nedemna de numele familiei. Astfel ca familia hotaraste sa o ucida. Initial, o pun sa se spanzure singura, insa ea nu are puterea aceasta, iar in cele din urma cheama o ruda indepartata din Istanbul, Cemal (Murat Han), fost militar, ca sa o omoare. Dar acesta nu reuseste sa duca planul la bun sfarsit, deoarece se indragosteste de tanara si fuge cu ea.
Doar ca in acesta se da o lupta puternica intre dragostea fata de Meryem si traditiile adanc inradacinate in mintea lui, care nu-l lasa sa o accepte pana la capat, doar pentru ca ea nu mai este pura, ci o femeie patata.
O va accepta el pana la urma? Va reusi el sa depaseasca prejudecatile? Va las sa descoperiti finalul.

Puteti viziona filmul pe youtube, cu subtitrare in romana. Regizor: Abdullah Oğuz. Scenarist: Abdullah Oğuz, Elif Ayan, Kubilay Tunçer.
Aici aveti prima parte:

luni, 1 noiembrie 2010

Yusuf Kayaloğlu - Ne fayda

Text

Martin: Merhaba
Sekreter: Merhaba
Martin: Turkçe kursuna kayıt yaptırmak istiyorum.
Sekreter: Tabii. Adınız, soyadınız?
Martin: Martin Little.
Sekreter: Doğum yeriniz ve doğum tarihiniz?
Martin: Doğum yerim Amerika, Dallas. Doğum tarihim 1976.
Sekreter: Adresiniz nedir?
Martin: Cinnah Caddesi, Kuloğlu Sok. 18/1 Çankaya - Ankara.
Sekreter: Telefon numaranız?
Martin: 926 05 48
Sekreter: Kaydınız tamam.
Martin: Peki, dersler ne zaman başlıyor?
Sekreter: Pazartesi günü saat 09.00'da.
Martin: Hangi sınıf?
Sekreter: 3. kat 5 numaralı sınıf. Buyurun TÖMER kimliğiniz.
Martin: Teşekkür ederim. Iyi günler.
Sekreter: Rica ederim. Size de iyi günler.

Vocabular:

-kayıt = inregistrare, inscriere
-kayıt yapmak = a inregistra, a inscrie; kayıt yaptırmak = a fi inregistrat, inscris (de cineva la comanda altei persoane; in acest caz, verbul a primit sufixul diatezei factitive. vb care primesc sufixul diatezei factitive, daca sunt tranzitive, devin intranzitive, iar daca sunt intranzitive, devin tranzitive)
-soyad = prenume
-doğum = nastere
-yer = loc
-doğum yeri = locul nasterii
-tarih = data (calendaristica); istorie
-doğum tarihi = data de nastere
-kat = etaj
-numaralı sınıf = clasa cu nr.
-kimlik = legitimatie, carte de identitate
-rica ederim = cu placere

Elif Şafak - Bastarda Istanbulului

Scriitoare de origine turca, Elif Şafak (Shafak) s-a nascut in Franta si si-a petrecut copilaria si adolescenta in Spania, dupa care a revenit in Turcia, impreuna cu familia sa. In prezent este profesor la Departamentul de Studii despre Orientul Apropiat al Universitatii din Arizona.
A debutat in literatura in 1994 cu povestirea "Kem Gözlere Anadolu", insa a obtinut succesul si recunoasterea publicului turc cu primul sau roman "Sufistii", publicat in 1997 si distins un an mai tarziu cu premiul Mevlana.
Cel de-al doilea roman, "Oglinzile orasului", publicat in 1999 si distins in 2000 cu premiul Uniunii Scriitorilor Turci, a impus-o definitiv in literatura turca. Acestuia i-au urmat "Privirea" si "Palatul paduchilor". Iar apoi a publicat in engleza "Sfanta Nebuniilor Incipiente" (2004) si "Bastarda Istanbulului" (2007).

"Bastarda Istanbulului" este o alta carte ce a atras acuzatii, insa s-a renuntat pana la urma din lipsa de probe. A fost considerata o ofensa la adresa identitatii turce, prin felul indraznet in care scriitoarea a abordat trecutul violent al tarii sale, mai precis genocidul armean din 1915 (deportarea si eliminarea armenilor de catre turci).
Romanul incepe si se termina cu acelasi sfat: "Sa nu blestemi niciodata lucrurile care cad din cer. Nici macar ploaia..." Apoi este prezentata Zeliha pe strazile Istanbulului, care se indreapta catre ginecolog, pentru a avorta. Pe masa de ginecologie este de ajuns sa auda chemarea la rugaciune ca in ea sa se tresara vechea credinta pe care si-o negase, astfel incat renunta la ideea avortului si se hotaraste sa dea nastere Asyei, cea care va deveni "bastarda Istanbulului".
Iar mai departe... va las sa descoperiti acest roman mirosind a Istanbul (toate simturile va vor fi trezite, veti invata chiar si cum sa preparati mancaruri traditionale), in care veti simti forta figurilor feminine, atat de clar reliefate, insa atat de contrastante si in care, in acelasi ton contrastant, veti savura o impletire delicioasa a trecutului cu prezentul, a realului cu fantasticul,a crestinismului cu islamul, a acceptarii cu refuzul, ca mai apoi sa fiti total surprinsi de final, final care nu face decat sa reliefeze implacabilitatea destinului.



Redau mai jos videoul cu speech-ul scriitoarei (recomandat de corydalis), cu titlul "Politica fictiunii". Povesteste excelent, precum scrie. Te cucereste. Selectati subtitrarea in limba romana.

Linkuri utile 5

Am avut surpriza si bucuria sa descopar un alt blog in limba romana despre limba turca. Este al Cristinei Toma (corydalis) si este acesta: http://practiceturkish.wordpress.com/.
Ofera informatii despre gramatica, linkuri utile si chiar o categorie simpatica cu 10 cuvinte pe zi. Rasfoire placuta!



P.S.
Corydalis, tocmai ce adaugasem la comentariile despre "nereli" o alta informatie pe care am gasit-o intr-o carte de pe google (am postat linkul la subiectul respectiv). Erau admise ambele forme: Istanbullu'lar, dar si Istanbul'lular (cu si fara apostrof). Stiu ca tu m-ai intrebat de acest subiect, asa am ajuns si pe blogurile tale :) Cum spuneam, eu am invatat ca se adauga direct sufixul unui substantiv propriu, fara sa fie nevoie de apostrof. Insa se pare ca circula ambele forme. Din ce am citit si la tine pe blog, intuiesc ca e o diferenta de sens, totusi, intre Istanbullu'lar si Istanbu'lular. Probabil este o diferenta intre "istanbulezi" (ca locuitori ai Istanbulului) si "originari din Istanbul" (atunci cand raspunzi la intrebarea "nerelisin" - de unde esti?, where are you from?). Inca nu m-am lamurit in privinta acestui aspect, insa banuiesc ca ambele forme sunt corecte.
Numeralul distributiv

Se reda cu ajutorul sufixelor:

-ar / -er (pentru cele terminate in consoana)
-şar / -şer (pentru cele terminate in vocala)

Ex:

-birer = cate unul
-ikişer = cate doi
-dörder = cate patru
-altışar = cate sase
-teker teker = unul cate unul (tek = unul singur)
Numeralul ordinal

Se reda cu ajutorul sufixelor:

-ıncı, -inci, -uncu, -üncü (pentru numerale terminate in consoana)
-ncı, -nci, -ncu, -ncü (pentru numerale terminate in vocala)

-inci = perla

Ex:

-birinci = 1. (primul; in limba turca se pune punct dupa)
-ikinci = 2. (II.)
-altıncı = 6. (VI.)
-dördüncü = 4. (IV.)
Postpozitia IÇIN

=pentru, pentru ca, ca sa

-ne + için = ne için/niçin = neden?

-cand guverneaza un substantiv, substantivul ramane in absolut

-cand guverneaza un pronume, cu exceptia lui "onlar" si a lui "ne", pronumele sta in genitiv

-poate guverna si un verb, iar verbul sta la infinitiv

Exemple:

-Birkaç kuruş için çok zor şartlarda çalışıyor.
(Lucreaza in conditii foarte dificile pentru cativa banuti)
-Toplantıya konuşmak için katılmayı düşünüyorum.
(Ma gandesc sa particip la sedinta ca sa vorbesc)
-Ekmek almak için evden çıkıyor.
(Iese din casa ca sa ia paine)
-Ekmek almaya evden çıkıyor.
(Iese din casa ca sa ia paine)
-Benim için sen okula gidiyorsun.
(Pentru mine te duci la scoala)